24 Kasım 2010 Çarşamba

16 Kasım 2010 Salı

Peri bacalari





dayimin omuzlarida ne kadar rahatmis



2010 turkiye gezisi



biricik dedem ve ben
Aman Allahim ne kadar sirin bi bebek


feyza teyzemin benim icin hazirladigi yatak


buyuk ananemle cok guzel anlastik

15 Kasım 2010 Pazartesi

KURBAN BAYRAMI

KURBAN BAYRAMI


Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ramazan ve Kurban bayramının gecelerini ihya eden kimsenin kalbi, kalblerin öldüğü gün ölmez.) [İbni Mace, Taberani]

(Rahmet kapıları dört gece açılır. O gecelerde yapılan dua, tevbe reddolmaz. Ramazan bayramının ve Kurban bayramının birinci geceleri, Berat gecesi ve Arefe gecesi.) [İsfehani]

(Şu beş gecede yapılan dua geri çevrilmez. Regaib gecesi, Berat gecesi, Cuma gecesi, Ramazan ve Kurban bayramı gecesi.) [İbni Asakir]

Bayramda erken kalkmak, gusletmek, misvak kullanmak, güzel koku sürünmek, yeni ve temiz elbise giymek, sevindiğini belli etmek, yüzük takmak, karşılaştığı müminlere güler yüzle selam vermek, fakirlere çok sadaka vermek, İslamiyet’e doğru olarak hizmet edenlere yardım etmek, dargınları barıştırmak, akrabayı, din kardeşlerini ziyaret etmek, onlara hediye götürmek sünnettir.
Dargın olanların, bayramı beklemeyip, hemen barışması gerekir. Allahü teâlâyı ve Peygamber efendimizi seven kimse, insanların kusurlarına bakmaz, hoşgörülü olur. İyi insan yani mümin, herkesle iyi geçinir. Başkalarına sıkıntı vermediği gibi, onlardan gelecek eziyetlere de katlanır.

Kimseye darılmamalı, dargınlık olduysa, 3 günden fazla sürmemeli, bayrama kadar süren bir dargınlık olduysa, daha fazla gecikmeden barışmalıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Din kardeşiyle 3 günden çok küs durmak caiz değildir. Üç gün sonra, onunla karşılaşırsa, ona selam verip hatırını sormalıdır. O kimse selamını alırsa, birlikte sevaba ortak olurlar. Selamını almazsa günaha girer. Selam veren de küs durma mesuliyetinden kurtulmuş olur.) [Ebu Davud]

(Ameller pazartesi ve perşembe günü Hak teâlâya arz olunur. Hak teâlâ da, şirk koşmayan herkesi affeder. Ancak bu mağfiretten birbirine kin tutan istifade edemez. Cenab-ı Hak, “Onlar barışıncaya kadar amellerini bana getirmeyin” buyurur.) [İ.Malik]


TEŞRİK TEKBİRLERİNİDE UNUTMIYALIM

Teşrık tekbiri, teşrık günlerinde alınan tekbir demektir. Mükellef olan her Müslüman’a vâciptir. Teşrık tekbirleri hakkında Kur’an-ı Kerim’de, “Belli günlerde Allâh’ı zikrediniz” (el-Bakara, 184) buyrulmuştur.

Zilhiccenin 9’uncu günü arefedir. Arefe günü sabah namazından başlayarak beşinci günün –ki, zilhiccenin 13’üncü, bayramın dördüncü günü– ikindi namazına kadar her farzın arkasından “Allâhü ekber, Allâhü ekber. Lâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber. Allâhü ekber ve lillâhi’l-hamd” denilerek tekbir alınır. Toplam 23 vakit eder.

Tekbir getirirken ara verilmemelidir. Sol tarafa selâm verildikten sonra, daha yerinden kalkmadan, mescidden çıkmadan ve dünya kelâmı konuşmadan tekbir getirmek lâzımdır.

Teşrık tekbirini almakta; münferid (namazını yalnız kılan), imam, cemaat, mukim, müsâfir, kadın, erkek, herkes aynıdır. Namazın başından imama yetişemeyen kimse de, lâhık gibi yetişemediği rek’atleri kazâ edip selâm verdikten sonra bu tekbiri alır. Şayet tekbiri imamla birlikte alıp, sonra namazdan yetişemediği kısmı kazâya kalksa, namazı bozulmaz.

Açıklama: Hatm-i istiğfar, 1001 defa “Estağfirullâhe’l-azıym ve etûbu ileyk” diyerek istiğfar okumaktır.

(Duâ ve ibâdetler, Fazilet Neşriyat,


BÜTÜN MÜSLÜMAN KARDEŞLERİMİZİN KURBAN BAYRAMINI TEBRİK EDER ASIL BAYRAM OLAN CENNET VE CEMALİ İLAHİYİ GÖRMEK CÜMLE MÜSLÜMAN KARDEŞLERRİMİZE NASIP OLSUN İNŞ.

14 Kasım 2010 Pazar

Hadisi Serif

“Duâların en hayırlısı Arefe gününde yapılan duâdır.”

13 Kasım 2010 Cumartesi

KURBAN KESMEK KİMLERE VACİPTİR?

KURBAN KESMEK KİMLERE VACİPTİR?



Yaklaşan Kurban Bayramı münasebetiyle mü’minler, vaziyetlerini mutlaka bir gözden geçirmeli… Kurban kesip kesemeyeceği hususunu netliğe kavuşturmalıdır. Elbette kurbanı zengin Müslümanlar kesecektir; ancak, bu zenginliğin ölçüsü nedir? Bunu bilmemiz lâzım.

Kurban kesmek; kurban bayramı günlerinde hür, mukim (seferî olmayan), akıllı ve büluğ çağına erişmiş, Müslüman ve aslî ihtiyaçları ile borçlarından başka –üreyen olsun olmasın– en az 200 dirhem (560 gr.) gümüş veya yaklaşık 85 gram altın ya da bunun değerinde paraya yahut mala sahip bulunan kimselere yani sadaka-i fıtır vermekle mükellef bulunanlara vaciptir. Zekâtta olduğu gibi bunun üzerinden belirli bir zaman geçmiş olması gerekmez. Bu miktarın sadece kurban günlerinde elde bulunması yeterli görülür. Bir başka ifadeyle; kurban için zenginin serveti üzerinden sene geçmesi şart değildir. Bayramın üç gününden birinde kurban kesecek maddî imkân eline geçen Müslümana, hemen o gün kurban kesmek vâcip olur. Zekâtla kurban arasındaki farklardan biri budur. Aslında bu mevzuda sözü uzatmaya gerek yok. Kısaca diyebiliriz ki; borcu olmayan bir mü’min, kurban kesmesi hâlinde geçimine bir sıkıntı gelmeyecek, normal ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanmayacaksa, kurban kesmeli… Hem kendi âile fertlerine, hem de etraftaki konu-komşuya ikrâmda bulunmalıdır. Şayet elinde fazladan imkân yoksa, ya da borçlu ise zaten kurbanla mükellef olmaz. Ama buna rağmen kıt-kanaat biriktirmek suretiyle elde ettiği mütevâzi imkânlarıyla kurban kesmek isterse, elbette ki kesebilir. Böylece çevresine fedâkârlık ve cömertlik örneği sergilemiş, imkân sahibi olduğu halde kurban kesmekten kaçınanları teşvik etmiş olur.

Unutulmamalıdır ki; iktisadî vaziyeti müsait olduğu halde kurban almaktan imtina‘ edenleri Resûlüllah (s.a.v.) Efendimiz, “Bir kimse mâli bakımdan imkân bulur da kurban kesmezse, sakın bizim namazgâhımıza yaklaşmasın!” (1) buyurarak îkaz ve irşad etmişlerdir.

Görüldüğü üzere bu hadîs-i şerifte;

1. Kurban kesmeye gücü yeten kimsenin bunu terk etmesi hâlinde cemaatin (topluluğun) içine çıkamayacağı uyarısı ile, bu kötü örnekliğin cezasını tek başına kalarak çekmesi ihtar edilmektedir.

2. Hâl böyle olduğuna göre kurbanınızı kesin, namazgâha çıkın, din kardeşlerinizle müşterek sevincinizi paylaşın, ayrı duruma düşmeyin, yoksulları gözetin îkazına kulak verin denilmektedir.

Hanefî mezhebine göre kurban vâciptir. Kurban kesmekle mükellefiyet için İmâm-ı A‘zam ve İmam Ebû Yûsuf’a (rahımehümallâh) göre akıl ve bülüğ şart değildir. O bakımdan zengin olan çocuğun veya mecnunun malından velîsinin kurban kesmesi lâzımdır. Bu çocuk veya mecnun, o kurbanın etinden yer, geri kalanı da elbise gibi aynından istifade edecekleri bir şey ile değiştirilebilir. (2)

Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelîler’e göre ise sünnet-i müekkededir. Hanbelîler’e göre, ödeme imkânına sahip olan kimse, borç ederek de olsa, kurban parasını temin edebiliyorsa, kurban kesmeye muktedir sayılır. (3)

Hanefîler’e göre aile içinde bulunan fertlerden mâli vaziyeti müsait olan herkesin kendi adına kurbanını kesmesi veya kestirmesi îcap eder. Yoksa bir evden bir kişinin kurban kesmesiyle borçtan kurtulmuş olmazlar.

Velhâsıl kurban ibâdeti; mü’min için Hak yolunda fedakârlığın bir alâmeti, Allah Teâlâ’nın verdiği nimete karşılık bir şükür ifadesidir. Bunun neticesi de, âhirette sevâba ve rızâ-i İlâhi’ye nâiliyet, dünyada ise bir takım felâket ve belâlardan korunup muhâfaza olunmaktır. Bu dünyevî ve uhrevî mükâfatlara kavuşabilmek için, kurbanımızı ihmâl etmememiz gerekiyor.

***

KURBANIN RÜKNÜ

Kurbanın rüknü; yani bu ibâdetin tam ve sahih (geçerli) olması için yerine getirilmesi gereken şart, kurbanlık hayvanı boğazlayıp kanını akıtmaktır. Bu olmadıkça kurban vecîbesi yerine getirilmiş olmaz.

Bu sebeple kurbanlık hayvanın, kesilmeksizin yoksullara tasadduk edilmesi câiz değildir. Fakat alınan kurbanlık hayvan, herhangi bir sebeple kesilemeden bayramın üçüncü günü güneş batmış olsa, artık bunun diri olarak tasadduk edilmesi gerekir. Çünkü kan akıtma işi, tasadduka intikal etmiş (dönüşmüş) olur. Bunun etinden sahibi yiyemez. (4)

KAYNAKLAR
(1) İbn Mâce, Sünen, Edâhî, 2; Ebû Dâvud ve Nesâî’nin Sünenleri.
(2) Ö. N. Bilmen, B. İslâm İlm. İst. 1985, s. 410
(3) el-Cezerî, el-Fıkhu ale’l-Mezâhibi’l-Erbaa, ilgili bahis.
(4) Ö. N. Bilmen, a.g.e., s. 414, md. 35.